hayathakkinda.comOyuncu Serkan Keskin, sanatı ve yaşam felsefesiyle izleyicinin kalbinde ayrı bir yer edinmiş isimlerden biri. Tiyatro sahnesindeki derinliği, ekranlardaki samimiyeti ve müzik dünyasındaki yenilikçi projeleriyle adından sıkça söz ettiren Keskin, geçtiğimiz günlerde yaptığı samimi bir söyleşide sanat yolculuğunu, yeni projelerini ve hayata bakışını paylaştı. Bu yazımızda, Serkan Keskin’in bu keyifli sohbetinden çıkan ilham verici noktaları mercek altına alıyoruz.
### Tiyatronun Sağladığı Güven: İzleyicinin Gönlünde Taht Kurmak
Serkan Keskin’in izleyici tarafından bu denli sevilmesinin ardında yatan sırrı, tiyatroya olan sarsılmaz bağlılığı ve bu mecraya gösterdiği fedakarlık olarak öne çıkıyor. Tiyatro, Keskin için sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir adanmışlık ve ağır bir işçilik gerektiren bir sanat dalı. Bu ciddiyet ve samimiyet, izleyicinin ona olan güvenini pekiştiriyor. “Sanıyorum insanların bazen sorguladığı kadar gerçekten seviyorlar mı? Bu çok güzel bir şey tabii ama o güven duygusuyla ilgili bir şey galiba.” sözleriyle ifade ettiği gibi, Keskin, kazandığı bu güvenin bir zırh gibi kariyerinin her alanında ona kredi sağladığını düşünüyor. Tiyatro kökenli oyuncuların, çıktıkları her işte seyirci tarafından “iyi bir şeyler yapacağına” dair peşin bir kabullenimle karşılanması, bu güvenin ne kadar değerli olduğunu gösteriyor.
### “8. Aile”: Dünya Düzenine Mizahi Bir Bakış
Son dönemde büyük ilgi gören “8. Aile” dizisi, Serkan Keskin’in sanatsal çeşitliliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Dünya’yı yöneten yedi ailenin olduğu ve sekizinci ailenin Türkiye olsaydı ne olurdu sorusu üzerine kurulan bu proje, mizahı ve komployu ustaca harmanlıyor. Keskin, bu projenin ortaya çıkış sürecini “nasıl şamatasını yaparız, nasıl bir araya gelip bunu bir yola koyabiliriz” fikriyle özetliyor. Dizide, Ömer karakteriyle öfke kontrolü sorunu yaşayan, bir yandan dünya düzenini değiştirecek komplolar kurarken bir yandan da tamponu çizilen bir arabanın peşine düşen absürt bir karakteri canlandıran Keskin, bu rolün kendisi için de yeni keşifler barındırdığını belirtiyor. Projenin en dikkat çekici yanlarından biri de, Haluk Bilginer gibi usta bir oyuncunun canlandırdığı babanın bile dizideki en “normal” karakter olması. Bu durum, dizinin absürt komedi anlayışını ve karakterlerin derinliğini daha da vurguluyor.
### Hep Barabar: Oyuncuların Müzikle Buluştuğu Ortak Alan
Serkan Keskin’in bir diğer heyecan verici projesi ise müzik grubu “Hep Barabar”. Bu projenin temelinde, oyuncuların içinde saklı olan şarkı söyleme isteğini ve bir araya gelme, birlikte üretme arzusunu hayata geçirme fikri yatıyor. “Oyuncuların içinde şarkı söylemek gibi böyle bir istek çok kendimden biliyorum.” diyen Keskin, bu projeyle, meslekleri olmasa da müziğe olan tutkularını bir platformda birleştirdiklerini ifade ediyor. “Hep Barabar” albümü, solistin olmadığı, her oyuncunun kendi yorumuyla türkülere hayat verdiği bir yapıya sahip. Bu durum, projenin “birlikte çoğalalım” felsefesini de pekiştiriyor. Keskin, bu projeyi sadece bir müzik albümü olarak değil, aynı zamanda geleceğe bırakılacak bir arşiv olarak da görüyor: “20 sene sonra bunun bir arşivi olarak bu ülkedeki sevilen, kıymetli oyuncuların bir araya gelip ya yarın öbür gün çocuklarımızın bu albümler duracak çünkü.”
### Tiyatro Sahnesinden Ömürlük Performanslara
“Saatleri Ayarlama Enstitüsü” adlı tek kişilik oyunuyla da izleyicileri büyülemeye devam eden Serkan Keskin, bu performansını ömürlük bir iş olarak gördüğünü belirtiyor. 86 sayfalık metni ezberleme sürecini “ezber değil, ikna” olarak tanımlayan Keskin, rolüne inanmanın ve karakteri kendi özümseyebilmenin, ezberin anahtarı olduğunu vurguluyor. Bu rol, onun için sadece bir oyunculuk performansı değil, aynı zamanda bir iddia ve anlatma biçimi. Seyircinin talebi olduğu sürece, “Cimri” gibi uzun soluklu projeleri ve “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” gibi eşsiz performansları devam ettirme isteği, onun sahnede kalma motivasyonunu ve bu mesleğe olan derin bağlılığını gösteriyor.
### Geleceğe Yönelik Projeler ve Hayaller
Serkan Keskin, sahne ve ekranlardaki projelerinin yanı sıra, tiyatroda büyük klasikleri yeniden canlandırma hayali kurduğunu da dile getiriyor. Kalabalık kadrolu, dönemin ruhunu yansıtan, kostüm ve dekorlarıyla zenginleştirilmiş tiyatro oyunlarına olan ihtiyacı vurguluyor. Aynı zamanda, yeni doğan çocuğuyla kurduğu güçlü bağı ve anneliğin mucizesi karşısındaki hayranlığını da samimiyetle paylaşıyor.
Serkan Keskin’in sanat yolculuğu, tutku, samimiyet ve sürekli öğrenme isteğiyle dolu. Tiyatro sahnesindeki güveninden, ekranlardaki enerjisine ve müzikaldeki kolektif ruhuna kadar, her adımında izleyiciye ilham vermeye devam ediyor. Onunla sohbet etmek, bir sanatçının ruhunu, mesleğine olan adanmışlığını ve hayata karşı duyduğu heyecanı yakından tanımak anlamına geliyor.
